Bu çalışmamız Karadeniz insanı olarak tarihimizin unutturulmaya ve köklerinden kopartılmaya çalışılması ve bizlerin tarihinden kopuk bir çoğumuzun anlamını dahi bilmediği entellektüel, konjektür gibi süslü kelimeler ile tek dünya devleti ideolojisini damarlarımıza işlenilmesinde adeta sonunu bilmediğimiz bu asilimasyona yenik düşerek toplumsal kabul gördüğünü fark etmiş olmamız ve bunu kabul edemeyeceğimiz için başlamış bulunmaktayız.
Hepimizin bildiği gibi Anadolunun tamamında Kurtuluş mücadelesi veren atalarımızın bu mücadeleler neticesinde bağımsızlık isteyen diğer milletlerden görmüş olduğu zulüm neticesinde bir çok insanımız öfke anında birbirine kullanmış olduğu hakaret ifade ve tanımlamalar neticesinde ister istemez tarihimizi bilmediğimiz ve yeterince anlatılmaması neticesinde kimliğimiz konusunda ister istemez tereddüte düşmüş olduğumuzu belirtmek isterim. Ancak bunun böyle olduğunu kabullenmemizde kendimize dahi dürüst olmadığımızı hepimiz bilmekteyiz.
Şöyleki;
“Ben kendimi nasıl his ediyorsam ben oyum!”
Bu fikire itiraz edilememekte. Sebep ayrımcılık olmasın. Herkes eşit. Etnik kimlik ayrımı doğru bir davranış değil. İslam dininde herkes kardeştir. Herkes Adem ile Havva’ nın çocuklarıdır. Evet bütün bunlar entellektüel olarak baktığımızda doğru bir var sayım. Gelelim gerçeklere. Biz böyle düşündürülüyuruz da ancak herkes böylemi düşünüyor?
“Ben kendimi nasıl his ediyorsam ben oyum!” ifadesi tek başına doğru bir düşünce olmadığını sanırım anlamışızdır. Doğrusu bu düşünceye ” Beni karşı taraf nasıl görüyor ve nasıl kabul ediyor?” düşüncesine de cevap bulmamız gerektiği hepimizin kabulüdür. Basit bir örnek vereceğim. Bir Karadenizli bir Egeliye ben Türküm demesi kabul görmemekte. Adeta içinde argo bir ifade geçmekte.”He! Hee…!” gibi. Anlıyorum bir çoğumuz bunu kabullenmemekte. Çünkü bu konuda kendimize dahi dürüst olamamaktayız.
Sizleri başka örnekler vererek sıkmak istemiyorum. Ve diyorum ki! Entellektüel bakış asla bilim olmadan olmaz. Her inanç siteminin bir amentüsü vardır. Sorgulamadan iman edilir. Çünkü bu imanın esasıdır. Beşeri akıl ile gerçek iman sahibi olmak mümkün değil. Yaratıcı yaratılana aklının sınırlarının yetemiyeceği bilgileri yüklememiş ve iman esasına tabi olmalarını yeterli kılmıştır. O halde kutsalımız olan iman tartışılamaz. Aklın vermiş olduğu bilgiler sınırlıdır. Yaratıcı İlim yapmayı insanlara mecbur kılmışır.
Gelelim asıl konumuza kimliğini öğrenmek ve dayanışma içerisinde olmak asla faşist yada olmamak hümanist olmayı gerektirmez. Bizlerin dini kimliğine göre bakacak olursak Yaratıcı “Ben sizleri kavim kavim ayrı ayrı yarattım. Birbiriniz ile tanışın ve iyi ilişkiler içinde olun.” ve insan haklarından en üstünlerinden olan Anne Baba hakkından sonra Akraba ve Komşu hakları olduğu gerçeğini asla göz ardı edemeyiz.
O halde önceliğimiz diğer milletlerde de olduğu gibi toplumsal olarak baktığımız da önceliğimiz aynı milletten yana olmalıdır. Asla ayrımcılığa ve bozgunculuğa fırsat verilmeden. Her yaptığımız işimizi Allah’ın rızasını kazanmak üzere yaptığımız takdirde ne faşistliğe nede hümanistliğe gerek vardır. Tarihini bilmeyen toplumlar yok olmaya mahkum olur.
Tam bunun üzerine klavuzumuz olan Kimliğimiz. Bilimden yana kimliğimiz olan TÜRK kimliğine sahip çıkarak sizlerle birlikte tarihimizi ve kültürümüzü öğrenmek ve hatırlamak üzere olan bu yolculuğa başlayalım.
Lütfen kabul buyurunuz.